31 May 2009

Ü



üce: yüce, yüksek.
üç yüz altmış altı kapı: Hurifiler göre vücutta bulunan damarlar.
üğrümek: sallamak.
ülfet: alışma, görüşüp konuşma.
ümera: amirler, yüksek memurlar.
ümmet: bir peygambere inanıp bağlanan cemaat.
ün: ses, seda.
ürek: yürek.
ürke: ürker.
ürküşmek: ürkmek, bir şeyden korkup birden sıçramak.
üryan: çıplak.
üsgek: yüksek, yüce.
üsgüf: üsküf.
üsküf: 1. Başlık, serpuş 2. Simle bezeli baş örtüsü. 3.Genç kızların ve gelinlerin giydikleri, genellikle kırmızı renkli, ince keçe, şayak ya da çuhadan yapılmış başlık.
üstaz: üstat, usta, hoca.
üşmek: toplanmak.