1 Haz 2009

P



pahıl: kıskanç.
pak: temiz, arı.
palan: semer, eyer.
palas: keçe, eski püskü şeylerden yapılmış giysi, değersiz elbise.
palheng: dizgin, kement.
papak: kürk ve keçeden yapılma başlık.
pâre: parça.
parlı: parlak, ışıldayan, göz kamaştırıcı.
paşa seli: coşkun sel.
payam, peyam: haber.
payan: son, nihayet.
payız: sonbahar, güz.
pâyidâr (paydar): sağlam duran, dayanıklı.
pâymal, pâyımal: ayaklar altında kalış, ayaklar altında kalmış, mahvolmuş, telef olmuş, sürünmüş.
payvend: köstek, atın ayağına vurulan bağ, bukağı.
penah: korunma, sığınma.
pend: öğüt, nasihat.
perçem: alına ve yüze düşürülen saç, kakül.
pergar: çember, koruyucu.
peri: doğaüstü güçleri olduğuna inanılan, düşsel, çok güzel dişi varlık.
perizât: peri kızı.
perran: uçan, uçucu.
perrü bal: kanat.
pertev: ışık.
pervan: pervane, geceleri ışık çevresinde dönen küçük kelebek.
pervane: mumun, ışığın çevresinde uçuşan küçük kelebek.
pervâz: havalanma, göğe ağma.
perveri: besili, besiye alınmış, beslenmiş.
pesend: kıskanmak, imrenmek.
peyke: tahta sedir.
peyman: and, yemin.
peymane: büyük kadeh, şarap bardağı.
pısmak, pusmak: sinmek, başı omuzlara doğru çekerek korkuyla büzülmek.
pilte: fitil.
pinhan: gizli.
pir: 1. Hak katından aşıklık bağışlanmışlara dolu bade sunan Hızır. 2. Yaşlı, büyük, ihtiyar reis, bir tarikatın kurucusu, tarikatta ulu kişi, herhangi bir meslek ve sanatın kurucusu.
pişe: iş güç, alışkanlık.
pişrev: önden giden, öncü.
pişvaz: karşılama.
piyâle: kadeh.
pohur: azgın deve, erkek deve.
posunmak: sinmek, korkmak.
poşu: yüz örtüsü, peçe, ipekli baş örtüsü.
puc, puç: hiç, boş.
pul: eskiden kullanılan akçadan küçük para.
pus: duman, pas.
puş: örtü, giysi, elbise, zırh.
pür: dolu.
pür-nur: çok parlak, çok nurlu.
püren: yavşan otu gibi ocaklarda yakılan, süpürge yapılan kokulu bir ot.