1 Haz 2009

I




ığranmak, ırganmak: sallanmak.
ıldız : yıldız
ılgar: verilmiş söz, ant.
ılgın, ılgıt: yavaş.
ıkrar: söylemek, inancını sözle söylemek.
ılkım: uzaktan titreyerek gelen ses, karların eriyip akması.
ırağ: ırak, uzak.
ırak: ırak, uzak.
ıramak: uzamak, uzaklaşmak.
ıralamak: uzaklaştırmak
ıras gelmek: rastlamak.
ırgalamak: yerinden oynatmak, sallamak, sarsmak.
ırılmak: ayrılmak, uzaklaşmak, yorulmak.
ırk-ı tahir: ırkı temiz.
ırlamak: türkü söylemek.
ırma: uzaklaştırma, kaybetme.
ırmak, ırılmak: ayrılmak, dağılmak, uzaklaşmak.
ıs: sahip. "bostan ıssı: bostan sahibi."
ıssı: sıcak.
ışılamak: parlamak.
ışk: aşk.
ıvaz, ivaz: karşılık, taviz.
ıyan(ayan): açık, belli.