31 May 2009
Ş
şâd: sevinçli, neşeli.
şadan: mutlu, neşeli.
şadda: kuşak.
şâdoluben: sevinerek.
şahan: şahin.
şahbaz: yiğit, güçlü, iri bir tür akdoğan.
şah-ı hûban: güzeller şahı.
şah- ı merdân: insanlar şahı.
şahne, şahna: vergi toplayıcı, tahsildar.
şaki: hırsız, yol kesen, eşkiya.
şakir: şükredici.
şakird: çırak.
şana, şane: tarak.
şar: şehir.
şavk: ışık.
şay: duyuru, ilan.
Şeddad: Tanrılık davasında bulunan ilk hükümdar. İrem kentinin kurucusu.
şehd, şeyd : bal. gömeç balı, asel.
şehriyâr: padişah, hükümdar.
şekk: şüphe, kuşku.
şekva: şikayet, aciz kaldığını ve zavallılığını haber vermek.
şem, şem'a: mum.
şems: güneş.
şeraben tahur: cennete mahsus şurup.
şerh: yorumlamak.
şerha: yarık.
şerheylemek: açmak, açıklamak.
şerik: ortak. Şerik koşmak; Tanrı'ya ortak koşmak.
şermsâr: utanan, utanmış.
şeşirmek: atmak, boşaltmak.
şeşmek : çözmek, çıkarmak.
şevle: şule, alev, yalım, parıltı.
şeybet: yaşlılık, sakalına ak düşmek.
şeyda: çılgın, deli.
şeyda bülbül: gülün sevgisiyle kendini yitirmiş bülbül.
şıvga: ince fidan dalları, yeni sürmüş ince düz dallar.
şikâr: av.
şikest: kırılmış.
şilek, şellek: yük halinde bağlanmış çalı çırpı pılı pırtıdan ibaret sırt yükü.
şimdiden geri: şimdiden sonra.
şir: aslan.
şirgir: aslan avcısı.
şirk: ortak tanımak, Tanrı'ya ortak koşmak.
Şit: Âdem Peygamberin oğullarından, bez dokumayı icat etmiştir, onun için dokumacıların pîri sayılır.
şita: kış.
şivekâr: nazlı, cilveli.
şol: şu.
şor: lâkırtı, tozlu yer, ot.
şuğ: filiz, ağacın ilkbahar sürgünü.
şule : ışık
şûride: perişan, âşık, tutkun.
şuriş: karışıklık, kargaşa.
şükr: teşekkür.
şümâr: sayı.