1 Haz 2009

C



cad: darı ekmeği.
câh: yer, mevki.
cahallığ: gençlik çağı.
caht: bile bile inkar etme.
Calinos: Eski Yunan'da yaşamış, Bergamalı hekim.
can: ruh, yaşam.
canal: canan, sevgili.
canan: gönülden sevilen, gönül verilmiş olan kadın.
cânib: yön, yan, taraf
cansız at: tabut, salaca.
câr: çağrı, yardım, imdat.
cayız: caiz, olabilir, yakışık alan.
cazu: 1. Cadı, oyunbaz. 2. Çok güzel.
cebbar: zorlayan, güçlü.
cecim, cicim: örtü ya da perde olarak kullanılan ince kilim.
cefa: büyük sıkıntı, üzgü.
cehl: cahillik, ilimden mahrum olmak, tecrübesizlik.
celâl: kızgınlık, kızma
cellat amanı: ölüm cezasına çarptırılmışlara, ölüm yargısının uygulanmasından önce, son isteği için tanınan süre.
cem olmak: toplanmak.
cemâl, camal: yüz güzelliği.
Cercis: Peygamber, yetmiş kere öldürülüp dirildiğine inanıldığı için şiirde bu yanı ile anılır.
ceren, ceran: ceylan
cevahir: cevherler, mücevherler.
cevr: eziyet, zulüm.
cevşen: zırh
cezire: ada
cıda: mızrak, kargı.
cığ: turnanın ötüşü
cığa: yeşil.
cığalı koşma: cinaslı koşma, sorguculu koşma.
cılga: ince yol.
cırnak: tırnak.
cidar: duvar.
cinas: Çok anlamlı bir sözcüğün, her kezinde başka bir anlamını öngörerek yapılan bir söz oyunu sanatı. Değişik cinas biçimleri vardır; tam cinas, birleşik cinas, benzeşmeli cinas, farklı cinas, basit cinas, eksik cinas... Eski Edebiyat'ın bu yaygın söz oyunu sanatından Halk Edebiyatı da nasiplenmiştir. Özellikle manilerde cinasa çok rastlanır.
civan: genç, genç ve yakışıklı olan.
cönk: mecmua, dergi, gemi, yük.
cura: küçük telli saz.
cur'a: yudum.
cuş eylemek: coşmak, kaynamak.
cücük: civciv.
cüda: ayrı, ırak.
cümle: hep, bütün, tüm.
cündî: atlı, mahir binici.
cünûn: delilik, çılgınlık.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
cür'a: yudum, içildikten sonra kadehin dibinde kalan tortu.
cürm: suç.
cüst-ü cû: aramak
cüz'iyyat: değersiz, küçük parçalar