1 Haz 2009

E



eazi: aziz, izzetli, yüksek.
ebrişim: kalınca bükülmüş ipek, iplik, saç, ibrişim.
ebrû: kaş
ecel kuşu: ölüm.
edâ: çalım, işve, naz. 2- bizim, durum.
edb: su gibi akıp giden güzel söz.
edicek: edince.
edik: çedik, çizme, çocukların giydiği ufak pabuç.
ednâ: en aşağı, basit, değersiz.
ef'âl: işler, ameller.
efgan: acı ile bağırıp çağırma, feryat, figan
efil: yavaş.
efkâr: kederli düşünce.
eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.
efsun: sihir, büyü.
eğin: omuz, sırt.
eğlim: kıvrım.
eğn: üst, boyun, arka, sırt.
eğnine: üstüne.
eğva: azdırma, baştan çıkarma.
Ehl-i beyt: Hane halkı, Hz. Muhammet'in ailesi. Hz. Muhammet, Hz Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin.
ehlidil: gönül eri, sevecen.
ejderha : büyük canavar. büyük yılan.
ekber: büyük.
ekdam: gayret ve sebatla çalışma.
el aman: bozgun ve sızlanma anlatır.
Elest Bezmi: Tanrı kulları yaratınca onlara, "ben sizin Tanrınız değil miyim?" diye sorar. Elest'in lugat anlamı "değil miyim?"dir. Bu sorunun sorulduğuna inanılan meclise Elest Bezmi denir.
elif: Arap alfabesinin ilk harfi. İnanılır ki, öteki harflerin hepsi elifi yapan noktanın çeşitli bükülmelerinden ortaya çıkmıştır. Elif böylece, her bilginin kaynağı, her işin başı sayılmıştır. Uzun ve ince olması nedeniyle Divan şairlerimiz sevgililerinin boyunu elife benzetmişlerdir.
elifterezisi: uzun ve hafif yay biçimi.
elvan: renk.
em: ilaç, çare.
emcek: meme
eme: hala
emlek: emen.
emlik kuzu: süt kuzusu, süt emme çağındaki kuzu.
emmare: emreden, zorlayan, cebreden.
emmi: amca.
Emirler: Mersin yöresinde bir köy.
emr ü nem: Tanrı buyruğuna uymak, balçık içine uzanıp kalmak.
emr ü nefy: emirler ve yasaklar.
emval: mallar
enden: ondan, işaretten.
Enel-Hakk: Ben Tanrı'yım, Ben Allah'ım. Tasavvufun en yüksek derecesine varan Sufi kendini Tanrı ile bir olmuş saydığı için ben Tanrı'yım diyebilmektedir. Hallac-ı Mansur bunu söylediği için 922'de Bağdat'ta asılmıştır.
engel: düşman, rakip
engûr: üzüm
enik: kedi ve köpek yavrusu.
epsem: dilsiz, konuşmayan.
er: erkek, yiğit, derviş, tarikat yolcusu
erbi: püsküllü saç bağı.
erdemli, ördemli: elinden iş gelen, becerikli.
erdi: geldi.
ergeç: dört yaşında keçi.
erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
erte: yarınki, gelecek gün.
erte namazı: ertelenmiş, kılınmamış namaz, kazaya bırakılan namaz.
erbi: püsküllü saç bağı
ervâh: ruhlar, canlar, yaşamın cevherleri
Erzayıl: Azrail.
eshab: sahipler, malik ve mutasarrıf olanlar, Peygamber'i görmek ve sohbetine katılmak şerefine erişenler.
eskin: süratli
esma: ismin çoğulu, isimler.
esr: yüzyıl.
esrik, esrük: sarhoş
esrimek, esrümek: sarhoş olmak.
essah: doğru.
eşg: aşk.
eşkâl: bçimler, şekiller.
eşkere: meydanda, ortada, aşikâr.
eşkin: atlarda makbül bir yürüyüş
etba: uşaklar, hizmetçiler
evvel bahar: ilkbahar.
eydür: söyler, der, der ki.
eyitmek: söylemek, demek.
eytam: yetimler.
eyvallah: her şeye razı olmak.
eyvan: saray, köşk
eyyâm: günler.
eyyam-ı devlet: mutlu günler.
ezel: başlangıcı bilinmeyen zaman.
ezel ebed: başı ve sonu bilinmeyen zaman.
Ezrayıl: Azrail