1 Haz 2009

F



fahr: övünme, övünç
fak: tuzak
fakı: fakıh, İslâm hukuk bilimi.
fakih: İslâm hukuk âlimi
fakr: yoksulluk, eksiklik
fâni: ölümlü.
farı: yüce.
farımak: yaşlanmak, ihtiyarlamak, yorulmak.
fari, fâriğ: vazgeçmiş.
fâriza: farz olan, yapılması Kuran'la emredilen.
farz: 1.Müslümanlıkta özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan Tanrı buyruğu. 2.Doğru sonuca varmak için yapılması zorunlu olan.
fasık: günahkar, Hak yolundan hariç olan. Allah'ın emirlerine karşı zıt hareket eden. Büyük günah işleyen ya da küçük günahlarda ısrar eden kimse.
fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.
fâş etmek: açıklamak
fazl: lütuf.
fehm: anlama, anlayış, izan.
fel: İş, tutum, davranış, oyunbozanlık, dek, desise.
felek: talih
fem: ağız
fena: yok olma, yokluk, geçiş gitme. Tasavvufta maddi varlıktan sıyrılıp Hakk'a ulaşma.
fena mülkü: geçici dünya, kendi varlığından geçme.
fent: hile, düzen.
fenâ: yokluk.
fer: güç, ışık.
ferace: kadınlar için bol ve uzun üst giysisi. Başörtü.
feragat: vazgeçmek.
ferağ: gözyaşı.
ferec- fereci: sevinç, neşe, ferahlık anlamına Arapça bir söz. Eskiden din adamlarının giydiği, ferah, geniş bir elbiseye fereci denirdi. Ferace bundan gelmiştir.
ferdâ: yarın, gelecek zaman.
ferık: bölüm, takım
Feridun: İran mitolojisinde Zalim Cemşid'in yerine tahta çıkarak hükümdar olur. Aslı Hint-İran Tanrılarından gelmedir.
ferişte: melek, günahsız suçsuz kimse
ferman : emir. tebliğ.
ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.
fetalına: övgü.
Fe-tebarekallah: Ne kadar bereketli, ne kadar güzel anlamında şaşma bildirir. Allah övmüşte yaratmış anlamında bir söz.
fetva: şeriat üzerine bir konuda miftünün verdiği yargı.
feyl: düşünce, zihniyet.
fırka: parti, grup.
fısk: Hak yolundan ayrılma, isyan etme, günah, suç.
fidanrıar: fidanlar.
figan: acıyla bağırma, inleme.
fikr: düşünce.
fikret: düşünmek
fil: satranç oyununda çapraz hareket eden iki taşın adı.
filhâl : (Fi-l-hâl) Şimdi, hemen. * Bu halde. * Hadd-i zâtında.
firağ: ayrılık, ayrılık acısı, firak.
firak: hasret, özlem, ayrılık, sıkıntı
firdevs: cennette altıncı bahçe, sekiz cennetten biri.
firez: ekin, yeni çıkmaya başlamış ekin.
firkat: ayrılık
fitne: bela, sıkıntı, ara bozma, karışıklık çıkarma.
fizâh: yüksek sesle ağlama
fodul, fodulluk: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
Furkan: 1- Kur'an. 2- İyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, hak ile batılı ayıran kanıt. 3- İyiyle kötü ve doğruyla yanlış arasındaki farkı gösteren her şey.
fuzul : fazla şey, lüzumsuz söz.
füruş: satan, satıcı
fülfül: karabiber
Fürkan: Kur'an, doğruyla eğriyi gösteren.